Bu muhteşem
manzaranın eşliğinde Zigana dağına tırmanıyoruz. Yolun kalitesi harika , en
keyifli sürüşlerimizden birini yapıyoruz. Zirveye ulaşıp Zigana geçidini de
atladıktan sonra Maçka’ya doğru inişe geçiyoruz. Sağlı sollu yayla evlerinin
bize eşlik ettiği inişin ardından yakıt almak için duruyoruz. Motorlarımız da
bizim gibi ilgi ve bakıma ihtiyaç duyuyor , yıkanıp pırıl pırıl oluyorlar.
Artık
istikametimiz Sümela Manastırı. Yeşilin binbir türlüsünün içine saklamışlar
manastırı adeta , hatta yetmezmiş gibi bir de dağın yamacına
oymuşlar.Motorlarımızla gidebileceğimiz son noktadan sonra asırlık belki de
binlerce yıllık ağaçların köklerinin uzanıp doğal bir merdiven oluşturduğu
yoldan ulaşıyoruz manastıra. Geçmişi 13. Yüzyıla dayanan manastırın içindeki
taştan oyulmuş kilise ve duvarlarındaki freskler görülmeye değer. Ayrıca
bulunduğumuz rakımda bulutlar eksik olmuyor. Bu bulut manastırın bile içinde ,
yağmur yağmıyor ama hava ıslanıyor sürekli. Bu durum manastıra uhrevi bir hava
da katıyor.
Bu muhteşem
yapıdan Uzungöl’e gitmek için ayrılıyoruz artık. Bizimle birlikte yağmur da.
Uzungöl’e varıncaya kadar hiç durmuyor. Gölün kıyısında ise bulutlar yine
bizimle birlikte ama yağmur yok , hava ıslanıyor yine manastırdaki gibi.
Uzungöl
beklentilerimizi karşılamıyor maalesef , hayal kırıklığına uğruyoruz.
Kartpostal ve posterlerdeki görüntüsünden çok uzak burası. Her yer otel ,
pansiyon , Arap turistlerin işgali altında. Sakin , huzurlu olmasını umduğumuz
Uzungöl’ün bu hali planlarımızı değiştiriyor ve Rize’de konaklamaya karar
veriyoruz.
Karadeniz’in karakteristik yağmuru yine bizimle varış noktamıza kadar geliyor.Nihayet Rize’de otelimizdeyiz. Uykudan sonra yarın hedef Batum.
Karadeniz’in karakteristik yağmuru yine bizimle varış noktamıza kadar geliyor.Nihayet Rize’de otelimizdeyiz. Uykudan sonra yarın hedef Batum.
0 yorum:
Yorum Gönder