Tamirat
bittikten ve depolarımız tekrar dolduktan sonra yollara geri dönüyoruz. Hopa-
Artvin yolu asfalt kalitesiyle ve sunduğu manzara ile rüya gibi. 70
kilometrelik yolu bir çırpıda alıyoruz.
Artvin girişindeki bir karpuz tezgahının önünde durup günün hedefi olan
Şavşat-Karagöl’e nereden gideceğimizi soruyoruz.
Tezgah sahibi amca Eskişehirli
olduğumuzu öğrenince , bizim itirazlarımıza da kızarak , hemen bizi motorlardan
indiriyor ve oracıkta bir karpuz keserek ikram ediyor. Eskişehir’i çok
sevdiğini ve asker arkadaşlarından birinin Eskişehirli olduğundan bahsediyor.
Belki de yediğimiz en lezzetli karpuz buydu. Şavşat yolunu da öğrendikten sonra
yola devam etmek için izin istiyoruz.
Dünya
üzerinde cennete benzetilmesi gereken bir yer varsa kesinlikle burası Şavşat
dolayları ve Karagöldür. Yeni dinmiş bir yağmurun üzerine geçtiğimiz dağ
yollarında envai çeşit mis kokunun içinde ilerliyoruz. Oksijenin arttığını çok
rahatlıkla hissedebilirsiniz. Ladin ve karaçam ormanlarının sıklığı ve azameti
karşısında küçük dilimizi yutuyoruz. Böyle bir güzellik kolay kolay görülmez
herhalde.
Biz bu
düşüncelerle ilerlerken ve daha güzeli olamaz artık derken de karşımıza Karagöl
çıkıyor. Sırtlarındaki ormanlara hafif sis çökmüş görüntüsüyle karşılıyor bizi.
Suyu aynaya benziyor , arkasındaki ormanın görüntüsü birebir üzerine düşmüş ,
suyun üzerinde ikinci bir orman yüzüyor adeta , içinde ise binlerce ferdi olan
bir sazan sürüsü.
Hemen
yerleşiyoruz odamıza.Göl manzaralı balkonda yemeğimizi yerken içeride şömine
ateşinin karşısında bağlama eşliğinde türküler söyleniyor. Yemekten sonra biz
de katılıyoruz türkülere.
0 yorum:
Yorum Gönder