3. Gün :
Sabah 9:30 da buluşarak taksi ile eski Avusturya –Macaristan
imparatorluğu sınır kasabası Zemun’a gitmek için taksi durağına yöneldik. Taksi 5 kişi bizi alabileceğini söyledi (
Normalde Avrupa’da 4 kişiden fazla yolcu almıyorlar) Yolculuk sırasında adının sonradan Mica
olduğunu öğrendiğimiz şoförümüz annesinin saraybosnalı bir Müslüman olduğunu
söyleyince akraba olduğumuzu söyledim. Çünkü benim de babamın babası
saraybosnalıydı. Arada sıcak bir ilişki kurulunca bizi Zemun’dan işimiz bitince
gelip alabileceğini söyledi. Telefonunu aldık.
Zemun tarihi postanesinden başlayan yürüyüşümüz Gardos ,ortodosk mezarlığı ve Millenium(Zemun) Tower ve sahil yürüyüşü şeklinde devam etti. Zemun Ower ı kesinlikle çıkmanızı öneririm. Eski evleri kuşbakışı görüp fotoğraflayabilirsiniz.
Zemun'da sokaklarda gezmek çok keyifli...
Danube(Tuna) nehri kıyısı...
Gardos...
Zemun Tower... ve kuleden fotoğraflar...
Gezi haritamız...
Zemun tarihi postanesinden başlayan yürüyüşümüz Gardos ,ortodosk mezarlığı ve Millenium(Zemun) Tower ve sahil yürüyüşü şeklinde devam etti. Zemun Ower ı kesinlikle çıkmanızı öneririm. Eski evleri kuşbakışı görüp fotoğraflayabilirsiniz.
Çingelerle hatıra fotoğrafı...Türkleri çok seviyorlar ;)
Zemun'da sokaklarda gezmek çok keyifli...
Danube(Tuna) nehri kıyısı...
Gardos...
Yaklaşık iki saatlik bir yürüyüşün ardından tekrar Micha ile
buluşup Sava Henri üzerindeki Ada
Ciganlija ( Çingene Adası ) na geçiyoruz.
Ada yaklaşık 10 km çapında Belgradlıların çoğunlukla
haftasonu nehre girdikleri,golf oynadıkları,ağaçlara tırmanıp piknik yaptıkları bir yer. Adada
bisiklet kiralayıp rahatlıkla gezebilir ya da saat başı sefer düzenleyen trene
binebilirsiniz.
Her mekanın önünde kendilerine ait şemsiye ve şezlonglar var.
Buradaki restoranlardan birine uğrayıp açlığımızı giderelim
dedik. Her zamanki gibi yeni şeyler deneme arzumuz ağır bastı Vildan abla ve
ben çorba kasesinde Gulas adındaki ( bizim Macar gulaşa benziyor fakat çorba
tadında) yemeği denedik. Ardından kahve içtik. Her şey çok lezzetliydi.
Adisyon bu bardağın altında :)
Biftek gulaş oldukça lezzetli ve doyurucu...Tavsiye ederim.
Sokağa gittiğimizde biraz yürüdük...
Skardarlija sokağındaki satıcılar Türkleri iyi müşteri olarak görüyorlar.Tarihsel önemimizin farkındalar...Milo'da onlardan biriydi...
Akşam 19:30 daki rezervasyonumuza biraz erken gittik. Rezervasyon listesinde adımı göremeyince biraz sinirlendim. Baş garsona daha dün rezervasyonda sorun olup olmadığı hakkında mail attığımı söyledim. Bunun üzerine bizi bina içindeki masalardan birine götürdü. Kararlı bir şekilde masayı beğenmediğimi mailde ayrıca iyi bir masa için de söz aldığımı söyleyince tavernanın tam ortasında bir yer ayarladılar.
Ben sebze ızgara ve kalamar yemeyi tercih ettim. Tavsiye ederim...
İlber Pljeskavica ( yassı köfte) yemeyi tercih etti.
Yemek olarak canım kırmızı et istemediğinden kalamar ve
ızgara mevsim sebzelerini denemek istedim. İpek ızgara levrek,Vildan abla
tavsiyeme uyup Rib Eye Steak tercih etti. Emre,Özlem ve İlber her zamanki gibi
köfte türevlerinden devam ettiler.
Yemekler mükemmeldi. İçeçekler dahil toplam sadece ( 4000 dinar) 100 TL verdik. Normalde turlar taverna + fix yemeğe kişi başı 50 Euro talep ediyorlar.
Yemek sırasında gruplardan biri gelip etrafımızda çalıarken
türk olduğumuzu öğrenince “senede bir gün” şarkısını söylemeye başladılar. Bunu
duyan diğer gruplarda başımıza toplanıp koro halinde parçaya devam ettiler.
Sonradan öğrendim ki Türkler iyi bahşiş bırakıyorlarmış.
Sonra Moritz adında ikinci dünya savaşından bu yana
bilinirliğini koruyan dondurmacıya gittik. Burada satılan antep fıstıklı
dondurmanın malzemelerinin Türkiye’den geldiğini öğrenip gururlandık.
0 yorum:
Yorum Gönder