İstanbul'da bir gün...

   

Saat 10:07 de Eskişehir’den bindiğimiz yüksek hızlı tren saat 12:45 civarı Pendik’e vardı. Genel itibariyle rahat bir yolculuktu. Pendik istasyonu çıkışında sağlı sollu çantacılar vb. var. İstasyonun hemen çıkışında olan ve yabancı turistler tarafından zihinlerde oluşturulacak ilk İstanbul fotoğrafı adına   bu iş yerleri daha üst düzey olabilirdi.


İstasyon çıkışında “minibüsler, dolmuşlar” okunu takip ederek istasyondan çıkıp Kartal metro durağına gitmek üzere taksiye biniyoruz. Pendik-Kartal metro durağı taksi ücreti: 10 TL

Metro girişindeki asansörde yürüyen merdiveni   tercih etmeyen hemen hemen hepsi 30 yaşın altında olan  yolcular bebek arabası ile asansöre binme önceliğinin bizde olduğu konusunda  ikaz etmemize rağmen bize aldırış etmiyor. Kendilerinin “zihinsel engelli” olduğunu fark edip beklemeye devam ediyoruz.  Nihayet asansöre binip durağa iniyoruz. Kartal-Kadıköy hattında ilk durak olmasına rağmen oturacak yer bulamıyoruz. İstanbul’da yaşayanlar da oturma önceliğinin bizde olduğunu bildiklerinden göz temasında bulunmuyorlar. İnsanlık İstanbul’dan hızla uzaklaşıyor.

Kartal’dan Kadıköy Rıhtıma yaklaşık 40 dk.da ulaşıyoruz. Burada Semra ile buluşup birkaç poz fotoğraf çektirdikten sonra hemen önümüzdeki İskeleden Eminönü’ne vapurla geçiyoruz. Burada da vapura binmek için çaba sarfediyoruz.



Eminönü’nde balık satan teknelere bakıyor ve fotoğraf çektiriyoruz. Ama balık yemek için Karaköy balık pazarına gideceğimizden burada balık yemiyoruz. İlk önce alt geçitten geçerek kapalı çarşıya gidelim diyor fakat daha  sonra tüneldeki kalabalığı görünce vazgeçiyoruz.






Yürüyerek eski galata köprüsü üzerinde Semra ve İpek sohbet ederken İlber’le beraber  balık tutan amcaları ziyaret ediyoruz. İlber kova içerisinde yeni tutulan canlı balıklara dokunup mutlu oluyor. Galata köprüsü üzerinden Galata kulesini fotoğraflamanızı tavsiye ederim.


Daha sonra Karaköy balık pazarını geziyoruz. Pazarda satılan balıkların hepsi taze. Fiyatlar Eskişehir’le aynı hatta daha ucuz. Ama kesinlikle daha taze.



Tezgahların bitiminde balık ekmek yemek üzere deniz kenarında Sinop Balıkçılık’ın yerini tercih ediyoruz. Yarım ekmek uskumru balığı 7 TL.(Eminönü’nde 6 TL idi ama oturduğunuz yerden denizi görmek mümkün değil.)






İki yarım balık ekmek,1 turşu suyu(tavsiye ederim) ve 2 kolaya 22 TL ödedik.

Dönüşte internette sıklıkla okuduğum balıkçı Emin usta’nın tezgahını görüyoruz. Bir dahaki sefere buraya geliriz diyerek Karaköy’den Beyoğlu’na doğru yola çıkıyoruz.


Semra İstanbul’da yaşadığı için sokaklar ve mekanlar hakkında sürekli bize bilgi veriyor. Daha önce adını duyup televizyonda gördüğümüz Nevizade, Asmalı mescit ve Cezayir Sokağı gibi yerleri canlı olarak görme fırsatımız oluyor.








İpek bize balık ekmek yerken eşlik etmediği için Nevizade Sokağında midye tava yemek üzere Beyoğlu Balıkçılar çarşısı üzerindeki  meşhur Mercan’a gidiyoruz. Görüntüsü bizi etkilediğinden midemiz dolu olmasına rağmen Semra ile bir hamburgeri paylaşıyoruz. 







Daha sonra Nevizade sokağından geçiyoruz. İlber’in ateşi olduğu için burada oturamadık. Bir dahaki sefere…


Daha sonra İpek-Semra ve ilber Terkos pasajına gidiyor.(Uygun fiyatlı ürünlerin satıldığının söylendiği) Ben de İstiklal caddesinde 20 dakika insanları izliyorum. Benim için iyi bir fırsat. İnsanları izlerken Karaköy tarafından gelen ellerinde pankartlarla bir anda başlayan Kobani eylemcilerini görüyorum. İstanbulluların yüzündeki biraz önceki rahat gülümsemeli tavrın yerini endişeli bakışlara bıraktığını görüyorum. İnsanlar bu tür kışkırtıcı/planlı eylemlerden bıkmış.

Daha İstiklal caddesinin alt sokaklarından birinde olan Cezayir (Fransız) sokağını ziyaret ediyoruz. Bebek arabası ile bu sokağın merdivenlerini tırmanmak çok zor,uyarmadı demeyin J






Daha sonra Taksim meydanına doğru yola çıkıyoruz. Taksim meydanı Gezi parkı yanındaki duraktan sarı dolmuşlara biniyoruz. Sarı dolmuşlar Taksim-Kadıköy arasında çalışan aralarda diğer dolmuşlar gibi çok sık indi bindi yapmayan daha hızlı araçlar. Semra trafiğin olmadığı zamanlarda seyahat süresinin 15 dk olduğunu söylüyor. Oldukça iyi. Beşiktaş’daki trafik nedeniyle bizim seyahat 35 dk. sürdü.

Gece Semra’nın el emeği göz nuru kısır-börek-pasta üçlemesini yiyip “bugün ne çok yedik ya” hayıflanmalarıyla geceyi sonlandırıyoruz.


Sabah gece geç yattığımız için geç kalkıyoruz. Kahvaltıda keyif yapıp Semra ile hasret gideriyoruz. Daha sonra Kadıköy sahile gitmek için Zeynep Kamil’den taksiye biniyoruz. Zeynep Kamil-Kadıköy =10 TL
Kadıköy sahilinden yukarı doğru çıkıp İpek ve İlber’in boğa önünde fotoğrafını çekmek istiyoruz ama ne mümkün. Yine bir eylemci grubu boğayı görmemizi engelliyor. Biz de Bahariye cd. üzerinden Moda çay bahçesine doğru yürüyoruz. Yolumuzun üzerinde meşhur dondurmacı Ali Usta ve waffle satan Kemal Usta var. İpek tatlı krizine girdiğinden waffle yemek istiyor. Oturuyoruz. Semra ve benim çok beğendiğimiz waffle ı İpek sıradan buluyor. Aramızdaki tek tatlı gurmesi İpek olduğundan bu görüşünde yanılma payı düşük. Ama yine de deneyebilirsiniz.





Daha sonra yürüyerek 2 dakika uzaklıktaki Moda Çay bahçesine gidiyoruz. Hemen söyleyeyim Moda semtindeki insan profili hep anılarda anlatılan meşhur İstanbul insanlarına uyuyor. Kibar,seçkin görünümlü ve duyarlı. Çok fazla göç almadığından olabilir.

Moda çay bahçesinde fiyatlar 3 TL den başlıyor. Aslında çay,tost,soda,kola,meyve suyu hepsi 3 TL. Sadece türk kahvesi 4.5 TL. İpek hemen Türk kahvesi içip resmini falcı teyzeye yolluyor.  Hafta sonu sohbet edip denizi izlemek için ideal bir yer. Tuvaletler temiz ve ücretsiz.

Tren saatimiz yaklaştığından mekandan ayrılıp tekrar Kadıköy sahile doğru yola çıkıyoruz. Semra Gemide adlı mekanın karides güvecinin çok iyi olduğu söylüyor.


Gemide’nin ortamı çok sıcak.






Çalışanlar sanırım doğu kökenli. Fakat alışılmışın aksine çok güleryüzlüler. İlber’le mekan sahibi arasında çok komik anlar yaşandı. İki tane karides güveç sipariş veriyoruz. İpek karides yemiyor. Karidesler 20 dakikalık bir bekleyişin ardından kiremitte fokurdayarak geliyor. Kokusu İpek’in hoşuna gidiyor ve ekmekle suyuna banıyor. “Hımmm…güzelmiş” diyor Semra da ben sana söyledim burasının karides güveci çok güzel diye” karşılık veriyor. Ardından İpek mantara ve karidesin tadına bakıyor ve bir bakıyoruz güvecin yarısını yemiş. İpek’e bile karides yediren mekanı sizlere tavsiye ederim. Bir porsiyon karides güveç 17 TL. İstanbul’a gittiğimizde buraya tekrar gelmeyi kararlaştırıyoruz.


Ardından Kadıköy sahile yürüyoruz. Metro durağında Semra’ya verimli gezi rehberliği için teşekkür edip vedalaşıyoruz.

İlk durağı olmasına rağmen metroda yine yer bulamıyor ve ayakta gitmek zorunda kalıyoruz. “Duyarlı” İstanbul insanı burada da kendini gösteriyor.

Kartal’a ulaştıktan sonra bu kez yine asansör sırası bekliyoruz. Yukarı çıktığımızda yağmur yağıyor. Taksi bulmak çok zor. Zar zor 15 dk sonra bir taksiyi tabiri caizse zorla durduruyoruz. Pendik YHT istasyonuna ulaşıyoruz. Pendik istasyonu girişinde ada oluşturmuş işletmelerde yemek yiyebilir ya da aynı yerde bulunan hipermarketten alışveriş yapabilirsiniz.

Saat 19:20 YHT treni ile Eskişehir’e doğru yola çıkıyoruz.

Bizim için çok keyifli bir hafta sonuydu. Elimden geldiği kadar ayrıntılı yazmaya çalıştım. Herhangi bir sorunuz varsa cevaplayabilirim.

Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle…


0 yorum:

Yorum Gönder