İstasyon çıkışında “minibüsler, dolmuşlar” okunu takip
ederek istasyondan çıkıp Kartal metro durağına gitmek üzere taksiye biniyoruz.
Pendik-Kartal metro durağı taksi ücreti: 10 TL
Metro girişindeki asansörde yürüyen merdiveni tercih etmeyen hemen hemen hepsi 30 yaşın
altında olan yolcular bebek arabası ile
asansöre binme önceliğinin bizde olduğu konusunda ikaz etmemize rağmen bize aldırış etmiyor. Kendilerinin
“zihinsel engelli” olduğunu fark edip beklemeye devam ediyoruz. Nihayet asansöre binip durağa iniyoruz.
Kartal-Kadıköy hattında ilk durak olmasına rağmen oturacak yer bulamıyoruz.
İstanbul’da yaşayanlar da oturma önceliğinin bizde olduğunu bildiklerinden göz
temasında bulunmuyorlar. İnsanlık İstanbul’dan hızla uzaklaşıyor.
Kartal’dan Kadıköy Rıhtıma yaklaşık 40 dk.da ulaşıyoruz.
Burada Semra ile buluşup birkaç poz fotoğraf çektirdikten sonra hemen
önümüzdeki İskeleden Eminönü’ne vapurla geçiyoruz. Burada da vapura binmek için
çaba sarfediyoruz.
Eminönü’nde balık satan teknelere bakıyor ve fotoğraf
çektiriyoruz. Ama balık yemek için Karaköy balık pazarına gideceğimizden burada
balık yemiyoruz. İlk önce alt geçitten geçerek kapalı çarşıya gidelim diyor
fakat daha sonra tüneldeki kalabalığı
görünce vazgeçiyoruz.
Yürüyerek eski galata köprüsü üzerinde Semra ve İpek sohbet
ederken İlber’le beraber balık tutan
amcaları ziyaret ediyoruz. İlber kova içerisinde yeni tutulan canlı balıklara
dokunup mutlu oluyor. Galata köprüsü üzerinden Galata kulesini fotoğraflamanızı
tavsiye ederim.
Daha sonra Karaköy balık pazarını geziyoruz. Pazarda satılan
balıkların hepsi taze. Fiyatlar Eskişehir’le aynı hatta daha ucuz. Ama
kesinlikle daha taze.
Tezgahların bitiminde balık ekmek yemek üzere deniz
kenarında Sinop Balıkçılık’ın yerini tercih ediyoruz. Yarım ekmek uskumru
balığı 7 TL.(Eminönü’nde 6 TL idi ama oturduğunuz yerden denizi görmek mümkün
değil.)
İki yarım balık ekmek,1 turşu suyu(tavsiye ederim) ve 2
kolaya 22 TL ödedik.
Dönüşte internette sıklıkla okuduğum balıkçı Emin usta’nın
tezgahını görüyoruz. Bir dahaki sefere buraya geliriz diyerek Karaköy’den
Beyoğlu’na doğru yola çıkıyoruz.
Semra İstanbul’da yaşadığı için sokaklar ve mekanlar
hakkında sürekli bize bilgi veriyor. Daha önce adını duyup televizyonda
gördüğümüz Nevizade, Asmalı mescit ve Cezayir Sokağı gibi yerleri canlı olarak
görme fırsatımız oluyor.
İpek bize balık ekmek yerken eşlik etmediği için Nevizade
Sokağında midye tava yemek üzere Beyoğlu Balıkçılar çarşısı üzerindeki meşhur Mercan’a gidiyoruz. Görüntüsü bizi
etkilediğinden midemiz dolu olmasına rağmen Semra ile bir hamburgeri
paylaşıyoruz.
Daha sonra Nevizade sokağından geçiyoruz. İlber’in ateşi olduğu
için burada oturamadık. Bir dahaki sefere…
Daha sonra İpek-Semra ve ilber Terkos pasajına
gidiyor.(Uygun fiyatlı ürünlerin satıldığının söylendiği) Ben de İstiklal
caddesinde 20 dakika insanları izliyorum. Benim için iyi bir fırsat. İnsanları
izlerken Karaköy tarafından gelen ellerinde pankartlarla bir anda başlayan
Kobani eylemcilerini görüyorum. İstanbulluların yüzündeki biraz önceki rahat
gülümsemeli tavrın yerini endişeli bakışlara bıraktığını görüyorum. İnsanlar bu
tür kışkırtıcı/planlı eylemlerden bıkmış.
Daha İstiklal caddesinin alt sokaklarından birinde olan Cezayir
(Fransız) sokağını ziyaret ediyoruz. Bebek arabası ile bu sokağın
merdivenlerini tırmanmak çok zor,uyarmadı demeyin J
Daha sonra Taksim meydanına doğru yola çıkıyoruz. Taksim
meydanı Gezi parkı yanındaki duraktan sarı dolmuşlara biniyoruz. Sarı dolmuşlar
Taksim-Kadıköy arasında çalışan aralarda diğer dolmuşlar gibi çok sık indi
bindi yapmayan daha hızlı araçlar. Semra trafiğin olmadığı zamanlarda seyahat
süresinin 15 dk olduğunu söylüyor. Oldukça iyi. Beşiktaş’daki trafik nedeniyle
bizim seyahat 35 dk. sürdü.
Gece Semra’nın el emeği göz nuru kısır-börek-pasta
üçlemesini yiyip “bugün ne çok yedik ya” hayıflanmalarıyla geceyi
sonlandırıyoruz.
Sabah gece geç yattığımız için geç kalkıyoruz. Kahvaltıda
keyif yapıp Semra ile hasret gideriyoruz. Daha sonra Kadıköy sahile gitmek için
Zeynep Kamil’den taksiye biniyoruz. Zeynep Kamil-Kadıköy =10 TL
Kadıköy sahilinden yukarı doğru çıkıp İpek ve İlber’in boğa
önünde fotoğrafını çekmek istiyoruz ama ne mümkün. Yine bir eylemci grubu
boğayı görmemizi engelliyor. Biz de Bahariye cd. üzerinden Moda çay bahçesine
doğru yürüyoruz. Yolumuzun üzerinde meşhur dondurmacı Ali Usta ve waffle satan Kemal
Usta var. İpek tatlı krizine girdiğinden waffle yemek istiyor. Oturuyoruz.
Semra ve benim çok beğendiğimiz waffle ı İpek sıradan buluyor. Aramızdaki tek
tatlı gurmesi İpek olduğundan bu görüşünde yanılma payı düşük. Ama yine de
deneyebilirsiniz.
Daha sonra yürüyerek 2 dakika uzaklıktaki Moda Çay bahçesine
gidiyoruz. Hemen söyleyeyim Moda semtindeki insan profili hep anılarda
anlatılan meşhur İstanbul insanlarına uyuyor. Kibar,seçkin görünümlü ve
duyarlı. Çok fazla göç almadığından olabilir.
Moda çay bahçesinde fiyatlar 3 TL den başlıyor. Aslında
çay,tost,soda,kola,meyve suyu hepsi 3 TL. Sadece türk kahvesi 4.5 TL. İpek
hemen Türk kahvesi içip resmini falcı teyzeye yolluyor. Hafta sonu sohbet edip denizi izlemek için
ideal bir yer. Tuvaletler temiz ve ücretsiz.
Tren saatimiz yaklaştığından mekandan ayrılıp tekrar Kadıköy
sahile doğru yola çıkıyoruz. Semra Gemide adlı mekanın karides güvecinin çok
iyi olduğu söylüyor.
Gemide’nin ortamı çok sıcak.
Çalışanlar sanırım doğu kökenli.
Fakat alışılmışın aksine çok güleryüzlüler. İlber’le mekan sahibi arasında çok
komik anlar yaşandı. İki tane karides güveç sipariş veriyoruz. İpek karides
yemiyor. Karidesler 20 dakikalık bir bekleyişin ardından kiremitte fokurdayarak
geliyor. Kokusu İpek’in hoşuna gidiyor ve ekmekle suyuna banıyor.
“Hımmm…güzelmiş” diyor Semra da ben sana söyledim burasının karides güveci çok
güzel diye” karşılık veriyor. Ardından İpek mantara ve karidesin tadına bakıyor
ve bir bakıyoruz güvecin yarısını yemiş. İpek’e bile karides yediren mekanı sizlere
tavsiye ederim. Bir porsiyon karides güveç 17 TL. İstanbul’a gittiğimizde
buraya tekrar gelmeyi kararlaştırıyoruz.
Ardından Kadıköy sahile yürüyoruz. Metro durağında Semra’ya
verimli gezi rehberliği için teşekkür edip vedalaşıyoruz.
İlk durağı olmasına rağmen metroda yine yer bulamıyor ve
ayakta gitmek zorunda kalıyoruz. “Duyarlı” İstanbul insanı burada da kendini
gösteriyor.
Kartal’a ulaştıktan sonra bu kez yine asansör sırası
bekliyoruz. Yukarı çıktığımızda yağmur yağıyor. Taksi bulmak çok zor. Zar zor
15 dk sonra bir taksiyi tabiri caizse zorla durduruyoruz. Pendik YHT
istasyonuna ulaşıyoruz. Pendik istasyonu girişinde ada oluşturmuş işletmelerde
yemek yiyebilir ya da aynı yerde bulunan hipermarketten alışveriş
yapabilirsiniz.
Saat 19:20 YHT treni ile Eskişehir’e doğru yola çıkıyoruz.
Bizim için çok keyifli bir hafta sonuydu. Elimden geldiği
kadar ayrıntılı yazmaya çalıştım. Herhangi bir sorunuz varsa cevaplayabilirim.
Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle…
0 yorum:
Yorum Gönder